"And I have found both freedom and safety in my madness, the freedom of loneliness and the safety from being understood, for those who understand us enslave something in us. But let me not be too proud of my safety. Even a Thief in a jail is safe from another thief. "

Khalil Gibran (How I Became a Madman)

Lübnan Marunîleri / Yasin Atlıoğlu

NEWS AND ARTICLES / HABERLER VE MAKALELER

Wednesday, July 19, 2006

Ortadoğu toz duman: Gerginlik Lübnan’a sıçradı

Kaynak: Salom Gazetesi

Filistinli teröristlerin İsrail Güvenlik Duvarı’nı bir tünelle aşarak, İsrail Ordusu’na saldırı düzenlemesi ve bir İsrail askerini kaçırması ile başlayan gerginlik, benzer bir saldırının İsrail’in kuzeyinde Hizbullah tarafından gerçekleştirilmesiyle yeni bir boyuta ulaştı. Saldırıların ardından İsrail hem Gazze’ye girerek çeşitli operasyonlar düzenledi hem de Lübnan’daki Hizbullah hedeflerini bombaladı

12 Temmuz Çarşamba günü, iki İsrail askerinin kaçırılması ile sonuçlanan Hizbullah saldırısının hemen ardından İsrail, örgüte yönelik bir harekat için Güney Lübnan’da operasyona başladı. Operasyon 2000 yılında Güney Lübnan’daki birliklerini geri çeken İsrail’in Hizbullah örgütüne yönelik son yıllardaki en sert saldırısı olarak tanımlanıyor.

Hava, deniz ve karadan sürdürülen operasyonlarda hedef, bölgedeki Hizbullah’a ait binaları ve silah depolarını ortadan kaldırmak. Operasyonun altıncı gününde 200’den fazla sivil Lübnanlının hayatını kaybetmesi ise dünya kamuoyunda büyük üzüntü yaratıyor.

İsrail’in operasyonuna roket saldırıları ile cevap veren Hizbullah, geçtiğimiz hafta boyunca İsrail’in kuzeyindeki bölgeleri hedef alarak 24 İsraillinin hayatını kaybetmesine neden oldu. Hizbullah roketleri şu ana kadar Hayfa-Nazaret çizgisine kadar ulaşarak, kuzey bölgelerinde can kaybına yol açtı. İsrail’in kuzeyinde yaşayanlar günlerini sığınaklarda geçirirken, Lübnan’ın güneyinde yaşayan sivil halk da ülkenin kuzeyine doğru çekiliyor. Ülkedeki havaalanları ve köprüler de hasar gördüğü için Lübnan’da bulunan yabancılar ülkeyi terk etmekte zorluk çekiyor.
İsrail’in Hizbullah’ı ortadan kaldırmaya yönelik operasyonunda, örgütün yönetim binaları ve silah depolarının yanı sıra, Güney Lübnan sınırından İsrail içine gönderilen roket bataryaları da temizleniyor. Başta 35ᆼ km menzili ile Kuzey İsrail’ı vurma yeteneğine sahip Ra’ad bataryalarını hedef alan İsrail Hava Kuvvetleri, operasyonun başından beri 130 roket bataryasını ortadan kaldırdı. Ra’ad füzeleri İran tarafından geliştirilmiş yeni nesil silahlar olarak tanımlanıyor ve geçmişte terör örgütlerinin sınırdan İsrail’i vurmak için kullandıkları Kassam füzelerine göre hasar verme gücü daha yüksek.

Bu arada İsrail Ordusu’ndan yapılan resmi açıklamaya gore; geçtiğimiz pazartesi günü Güney Lübnan’daki Hizbullah hedeflerine yönelik düzenlenen saldırılarda, İran yapımı uzun menzilli 10 adet roket bataryasının ortadan kaldırıldığı belirtildi. Yetkililer, roketleri Hizbullah’a ait bir aracın içinde henüz ateşlenmeye hazır değilken, etkisiz hale getirdiklerini açıkladılar. İran tarafından geliştiren Zilzal adı verilen söz konusu roketler, sahip olduğu 200 km menzille Güney Lübnan’dan ateşlendiğinde, sınırdan 120 km içerideki Tel-Aviv’i vurma gücüne sahip. Zilzal roketlerine yönelik saldırı Lübnan televizyonunda da yayınlanırken, olay sırasında meydana gelen patlama İsrail Hava Kuvvetlerine ait bir Fᆤ’nın düşmesi şeklinde yorumlanmıştı.

Hizbullah’ın roket saldırılarında şu ana kadar İsrail’in 40 km içine kadar ulaşıldı. Örgütün lideri Nasrallah, olayın üzerine bir açıklama yayınlayarak, ellerinde daha fazla miktarda uzun menzilli roket olduğunu ve istedikleri zaman İsrail içindeki herhangi bir hedefi vurmak için kullanabilecekleri tehdidinde bulundu. İsrail istihbarat birimleri, 1996 yılında Güney Lübnan’da Hizbullah’a yönelik gerçekleştirdikleri operasyonun ardından geçen 10 yıllık sürede örgütün en az 10 bin roket bataryasını bu bölgeye yığdığını tahmin ediyor.

Hizbullah tarafından kullanılan yeni teknoloji roketlerin İran yapımı olması, Suriye gibi İran’ı da bu krizin içine çekiyor. İranlı yetkililer İsrail’in Lübnan operasyonuna ilişkin olarak geri planda kalmayı tercih ederken, İsrail’in saldırılarını Suriye’ye kaydırması durumunda kendilerinin de içinde yer alacağı bölgesel bir savaş çıkacağı uyarısında bulundu.

Gerek askeri, gerekse siyasi kanallardan yıllarca Lübnan’ı yöneten Suriye de doğal olarak yaşanan gerginliğin içinde yer alıyor.

Ortadoğu’nun talihsiz ülkesi Lübnan

Lübnan’ın güzelliği ile dillere destan başkenti Beyrut, yakın tarih boyunca yıkımın, işgallerin ve çatışmaların şehri olarak defalarca yara aldı.
Lübnan, 1975񮖖 yılları arasında yaşanan iç savaş nedeniyle oldukça zor zamanlar geçirdi. 90 yılında iç savaşın bitmesine yardımcı olan Suriye ,1976 yılından itibaren ordusunu istihbarat ve ekonomik çıkarlar için Lübnan’da bulunduruyordu. Ülkenin dış politikasına olduğu kadar iç işlerine de karışan Suriye, 1989 yılında imzalanan Taif Anlaşması uyarınca askerlerini Lübnan’dan çekmeyi taahhüt etmiş olsa da, geri çekilme Nisan 2005 tarihine kadar gerçekleşmedi. Suriye, BM’in yıllarca askeri gücünü Lübnan’dan çekmesi yönündeki baskılarına direndi. Son olarak Şubat 2005’te ülkenin Suriye karşıtı eski Başbakanı Hariri’ye düzenlenen suikastte suçlu konumuna düşmüş ve aynı yılın Nisan ayında baskılara daha fazla dayanamayarak Lübnan’daki askeri gücüne son vermişti.

Suriye, gerek Lübnan’da fiziksel varlığını sürdürdüğü yıllarda, gerekse ülkeden çekildikten sonra Hizbullah’ın en önemli destekçisi olarak tanınıyor.
Güney Lübnan’ı kontrol altında tutan Hizbullah, Suriye’nin Lübnan’dan çekilmesinin ardından bu ülkede gerçekleştirilen ilk bağımsız seçimlerde, azınlık grubu ile Lübnan meclisine girmeyi başardı ve şu anda 12 milletvekili ile temsil ediliyor.

Hizbullah, 80’lerin başında İran’dan gelen maddi destek ile kuruldu. Kuruluş amacı Lübnan’daki İsrail işgaline karşı direniş sağlamaktı. 2000 yılında İsrail, güçlerini Lübnan’dan çekerek işgale son verirken, Hizbullah, başta BM olmak üzere tüm uluslararası baskıya rağmen askeri gücünü dağıtmadı ve Lübnan Ordusu’nun bir parçası olma önerilerini reddetti. Örgütün kullandığı silahların İran yapımı olması, Hizbullah’ın İran desteğinin 80’lerde olduğu gibi sürdüğünü gösteriyor. İran-Hizbullah ilişkisinin, Şam üzerinden devam ettiği tahmin ediliyor.