"And I have found both freedom and safety in my madness, the freedom of loneliness and the safety from being understood, for those who understand us enslave something in us. But let me not be too proud of my safety. Even a Thief in a jail is safe from another thief. "

Khalil Gibran (How I Became a Madman)

Lübnan Marunîleri / Yasin Atlıoğlu

NEWS AND ARTICLES / HABERLER VE MAKALELER

Friday, February 17, 2012

NİHAT GENÇ: SUUD-TÜRK İMPARATORLUĞU- ODA TV

Öncelikle şunu söyleyeyim, Milliyet’ten Aslı Aydıntaşbaş’ın makalesinde Amerika’nın Suriye’ye acil müdahalede şimdilik çekimser tavır sergilediğine dair görüş akla çok yatkın, çünkü seçim arifesinde bir ABD elçiliğinin bombalanması vs. gibi beklenmedik hesap edilmedik bir kaza korkusu ABD’yi seçimlere kadar ikircikli tedirgin ihtiyatlı bırakacaktır.

Ancak ‘savaş makinesi’ çoktan yola çıktı, İstanbul’da oteller özgür Suriye ordusu denilen ya da Esad’a karşı örgütlenip adının önüne ‘konsey’ ibaresi koymuş gruplarca dolup taşıyor. Kimler yok ki, El-Kaide’den tutun Libya’dan gelen savaşçılara silahlara kadar. Ve Türkiye’den ‘islamcı gruplar’ Afganistan işgali günlerindeki gibi ‘mücahid’ safhalarına canlarıyla kanlarıyla paralarıyla ınternet siteleriyle propagandalarıyla çoktan katıldılar, TRT’sini, cemaat gazetelerini, MİT’ini Kızılay çadırlarına kadar her birini ayrı ayrı saymaya yetişemeyiz.

Esad’ı devirmek için El Kaide, Türkiye’den İslamcı gruplar, Mısır’ın Müslüman Kardeşler’i, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, İsrail, Suudlar, Amerika, Arap Ligi ve Avrupalı devletler, hepsi harıl harıl ‘isyanı’ yönetmeye Suriye sokaklarında bombalar patlatmaya çoktan başladılar.

Şu anda tartıştıkları tek şey, Suriye’de devrim, Mısır ve Tunus tarzı olmadı çünkü halk Esad’dan yana, Libya tarzı ise sonuçları itibariyle tam bir rezalet ve altından kalkılmayacak uluslar arası ihlallerle dolu, şimdi ne yapalım, yine başına ‘insani’ tabirini koyup ‘insani koridor’ açmak için uluslar arası güçler devreye girmeli diye bastırıyorlar, insani dedikleri koridordan da silahlarını isyancı askerlerini ellerini kollarını sallayarak geçirmek. Bir yığın ayrıntısını geçelim.

Bu güçlerin hepsinin Suriye’den beklentileri hayalleri var, en çok İsrail, İran’ın kolu kanadı kesilecek diye Esad’ın devrilmesini dört gözle bekliyor.

Suudlar’ın kavgası sadece ‘laik Baaslar’dan nefret değil, asıl hedefleri en büyük düşmanları İran Şii Rejimi’ni yok etmek. Suudlar’ın nihai hayalleri ise bizimkilerin Osmanlı hayallerine nal toplatır, aslında haklılar da, Esad yıkıldıktan sonra Amerika Suudlar’a mı daha yakın durur yoksa Türkiye’ye mi, şüpheniz olmasın bugünden Suudlar Amerika’nın tercihinin kendilerinden yana olacaklarından çok eminler.

El Kaide’yle CIA’nın Suriye’ye karşı yan yana gelmesi ise hiç şaşırtıcı değil. Haa bu arada Irak sınırından Suriye’ye giren savaşçıları ve silahları unutmayalım. Ama asıl bu savaş makinesinin her biri Lübnan’daki Nasrallah’dan bir ‘gizemli güç’ bir, nerde ne zaman ne yapması bilinmeyen bir büyük tehlike olarak hepsi tırsıyor.

Mısır’ın Müslüman Kardeşler’i ise bizim cemaate çok benzer hamleler içinde. Şimdilik taşın altına hasar alacak şekilde ellerini sokmuyor ama bir numaralı destekçi gibi görünüyor ve asıl güçlerini Esad yıkıldıktan sonra Suriye’yi diğer isyancı güçlerin elinden almak. Hiç de yabana atılmaz bir görüş, çünkü her kaos sonucu ‘kurulu düzenli ve zayiat vermemiş örgütler’ hep kazanmıştır, tıpkı 12 Eylül öncesi etliye sütlüye kavgaya karışmayan İslamcı tarikat ve cemaatlerin uzun vadede kazanması gibi.

Oturup her bir siyasi grup ve gücün Suriye’den beklentilerini apayrı makaleler halinde sıraya koyup bir bir yazmak lazım.

Oysa işin özeti şu: İslamcılar içerde birbirlerini yiyor, İslamcılar dışarıda birbirlerini yiyor...

http://www.odatv.com/n.php?n=suud-turk-imparatorlugu-1602121200